45. ve 47. Dönem ABD Başkanı seçilen Donald Trump , 20 Ocak 2025’te yemin törenindeki konuşmasında “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” ve “Amerika’nın Altın Çağı Şimdi Başlıyor” gibi sloganlarla ülkesinin ulusal çıkarlarını maksimize etmeyi planladığını dünya kamuoyuna duyurmuştur. ABD’nin sabık başkanlarından Bill Clinton ve Barack Obama , ilk resmî yurt dışı ziyaretlerini müttefiklik ilişkilerinin güçlü olduğu Kanada’ya; Joe Biden ise Birleşik Krallık’a gerçekleştirmişlerdir. İktisadi çıkarlar ile güvenlikçi yaklaşımları dış politika anlayışının merkezine yerleştiren Trump yönetimi, birinci döneminde Suudi Arabistan, İsrail ve Vatikan üçlüsünü resmî kapsamda ilk kez ziyaret etmiştir. İkinci dönemde ise Trump, ekonomi merkezli bir yaklaşımla Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni içine alan Körfez turu planlamıştır. Bu çalışmada Körfez turunun nedenlerinin ve çıktılarının neler olduğu sorularına bilimsel ilkeler ışığında ana hatlarıyla cevap verilmiştir.
KÖRFEZ TURUNUN NEDENLERİ (13-16 MAYIS 2025)
ABD Hazine Bakanlığı 2025 yılı verilerine göre ülkenin toplam borç yükü 36 trilyon $ üzerinde olup artış eğilimli bir şekilde seyretmeye devam etmektedir. Makro ve mikro ekonomik göstergelerin istenilen seviyede olmayışından da etkilenen Trump yönetimi, halkın/devletin gelir seviyesini artırmayı iç ve dış politikalarının temeline yerleştirmiştir. ABD Başkanı Trump, Kongre’deki 4 Mart 2025 tarihli konuşmasında “En önemli önceliklerim arasında ekonomimizi kurtarmak ve çalışan ailelere acil bir rahatlama sağlamak yer alıyor. Bildiğiniz üzere, Biden yönetiminden ekonomik bir felaket ve enflasyon kâbusu devraldık” şeklinde düşüncelerini belirtmiştir.
GALLUP isimli şirketin hazırladığı bir ankette “Sizce ABD ekonomisinin mevcut durumundan kim daha fazla sorumlu?” sorusu katılımcılara yöneltilmiştir. 3-11 Mart 2025 tarihleri arasında ankete katılanların %43’ü; 2-15 Nisan 2025 tarihleri arasında ise %46’sı ekonomik göstergelerden ABD Başkanı Trump’ı sorumlu tuttuklarını bildirmişlerdir. Bu nedenle ekonomik çıkarları önceleyen Trump’ın ilk resmî ziyaretine Körfez Turuyla başlamasında; 1-Makro ve mikro ekonomik göstergelerin istenilen düzeyde olmayışı, 2-Bahsi geçen coğrafyadaki petrol zengini ülkelerin mali kaynaklarından azami düzeyde faydalanma isteği, 3-İktisadi ve teknolojik rekabet bağlamında Çin Halk Cumhuriyeti’ne; askeri ve siyasi açıdan ise Rusya Federasyonu’na ve İran’a karşı müttefiklik bağlarını güçlendirme stratejisi, 4-Amerikan silahlarına pazar arayışı, 5-Petrol fiyatlarını istikrarlı tutma hedefi, 6-İç ve dış siyasal dinamikler bağlamında başarı öyküsü oluşturup dünya kamuoyunda güçlü lider imajı sunabilme düşüncesi etkili olmuştur.
SUUDİ ARABİSTAN ZİYARETİNDE ÖNE ÇIKAN HUSUSLAR
ABD Başkanı Trump, 2017 yılındaki Suudi Arabistan ziyareti esnasında tarafların on yıllık süre içerisinde yaklaşık 400 milyar $’lık yatırım yapmalarına dair mutabakat sağladıklarını bildirmişti. S. Arabistan’ın 2030 Yılı Vizyonunun da etkisiyle bilişim, petrol ve doğalgaz, hava taşımacılığı, sağlık, altyapı ve teknoloji, uçak satın alımı, dijitalleşme, gayrimenkul, madencilik, katma değeri yüksek teknolojik ürünlerin üretimi ve savunma sanayisi gibi geniş bir yelpazede taraflar iş birliğine karar vermişlerdi. Bu mutabakatın pratiğe dökülmesinde yaşanan aksaklıklar Trump’ın zorlayıcı diplomasiyi andıran ve muhatap olduğu devletin içişlerine müdahale anlamı taşıyan etik dışı cümleler sarf etmesine neden olmuştur. Şöyle ki, 2 Ekim 2018 tarihli Mississippi mitinginde partililere seslenen Trump, "Suudi Arabistan'ı koruyoruz. Zengin olduklarını söyleyebilir misiniz? Kralı seviyorum. Kral Salman'a ama dedim ki biz sizi koruyoruz. Biz olmadan iki hafta orada kalamayabilirsiniz. Ordunuzun parasını ödemek zorundasınız" şeklinde konuşmuştur. Yakın zaman dilimi içerisinde Amerikan basınında çıkan bazı haberlerde de Trump’ın birinci dönemindeki S. Arabistan ziyareti kapsamında ilan ettiği rakamları/hedefleri tutturamadığı iddia edilmektedir.
Trump 2.0 adı verilen yeni dönemde Başkan ve geniş tabanlı ekibi (diplomatlar, askerler, iş insanları vb.), ilk resmî ziyaret kapsamında ilişkileri güçlendirip çeşitlendirebilmek bağlamında Körfez ülkelerini (Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri) ziyaret etme kararı almışlardır. Trump, birinci döneminden farklı bir şekilde Netenyahu Hükûmetini ilk resmî ziyaretten mahrum bırakarak hem İsrail merkezli güvenlik mimarisi yerine ekonomi merkezli bir dış politika yaklaşımını birincil konuma getirmiş hem de arka kapılarda kendisinden gizli iş çeviren Netenyahu ve ekibini geçici de olsa dikkate almayıp cezalandırmak istemiştir. Şöyle ki, bahsi geçen üç devletle ABD arasında gerçekleşen görüşmeler neticesinde on yıllık bir zaman dilimini esas alan ve 3 trilyon $’ı aşan başta silah satışı olmak üzere birçok alanda çeşitli yatırımlar kayıt altına alınmıştır.
ABD Başkanı Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman yaptıkları görüşmeler neticesinde çeşitli alanlarda bir dizi anlaşmayı içeren Stratejik Ekonomik Ortaklık Belgesi imzalamışlardır. Taraflar, Suudi Arabistan ordusunun aşağıda listelenen beş ayrı kategori üzerinden geliştirilmesi bağlamında yaklaşık 142 milyar $ değerinde savunma anlaşmasına imza atmışlardır. “(1) hava kuvvetlerinin geliştirilmesi ve uzay yetenekleri, (2) hava ve füze savunması, (3) deniz ve kıyı güvenliği, (4) sınır güvenliği ve kara kuvvetlerinin modernizasyonu (5) bilgi ve iletişim sistemlerinin iyileştirilmesi”.
Enerji, madencilik, mineral kaynaklar, uzay çalışmaları, yapay zekâ, sağlık, hava taşımacılığı, alt yapı projeleri ve uçak alımı gibi alanlarda toplam yatırım paketi 600 milyar $ üzerine çıkmıştır. ABD Başkanı Trump, bu ziyaret neticesinde Suudi Arabistan ile en geniş çaplı ticari anlaşma seti imzaladıklarını ve ilişkilerde yeni bir altın çağını başlattıklarını duyurmuştur.
Bu ziyarete damga vuran hususlardan birisi de Trump, Selman ve Suriye Devlet Başkanı Şara üçlüsünün Riyad’da yüz yüze görüşebilmiş olmasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da, çevrimiçi katıldığı zirve neticesinde Trump, Suriye’ye yönelik Amerikan yaptırımlarını kaldırma kararı aldığını duyurmuştur. Diğer taraftan başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri, ABD ile yakın ilişkiler kurdukları halde Netenyahu Hükûmetinin, Gazze’de uyguladığı soykırımın engellenebilmesi hususunda Washington’dan istedikleri desteği alamamışlardır.
KATAR ZİYARETİNDE ÖNE ÇIKAN HUSUSLAR
Körfez turu kapsamında ikinci ziyaretini Katar’a gerçekleştiren ABD Başkanı Trump, Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ile Doha’da kapsamlı görüşmelerde bulunmuştur. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamaya göre; ABD Başkanı Trump, Katar'da en az 1,2 trilyon $ değerinde ekonomik işbirliği çerçevesinde anlaşma imzalamıştır. Şöyle ki, Boeing ve GE Aerospace ile Katar Havayolları arasında imzalanan anlaşma neticesinde Katar şirketi, GE havacılık motorlarıyla çalışan 210 adede kadar Amerikan yapımı Boeing 787 Dreamliner ve 777X uçağı satın almak için 96 milyar $ tutarında sipariş vermiştir. Bu anlaşma, Boeing'in şimdiye kadar ki en büyük Boeing 787 siparişi olmasının yanı sıra ABD açısından ise ülke teknolojisinin bu alandaki liderliğini perçinleştirecek ve istihdam imkânı kazandıracak prestij anlaşması anlamı taşımaktadır. Başta enerji olmak üzere askeri teçhizat alımı, otelcilik ve turizm, finansal hizmetler, teknoloji ve sağlık alanlarında da iki taraf arasında ilişkilerin daha da güçlenebilmesi bağlamında mutabakat sağlanmıştır. Al Udeid Hava Üssü'nde Amerikalı askerlere seslenen Trump, Katar’ın külfet paylaşımı bağlamında bahsi geçen üssün eksiklikleri tamamlayabilmek için 10 milyar $’lık yatırım yapacağını da duyurmuştur.
Bu ziyaret öncesinde Katar, ABD Başkanı Trump’a bir jest yaparak 350 milyon € üzerinde değeri olan Boeing 747 hediye etmiştir. Amerikan kamuoyunda bu hediyenin Trump tarafından kabul edilmesini hukuksal, etik ve güvenlik boyutlarında eleştiren yazılar kaleme alındığı gibi Başkanın hava filosuna (Air Force One) bu uçağın eklenebilmesi için mevcut standartları karşılayacak şekilde yeniden tasarlanmasının gerektiği ve bunun da yıllarca süreceği dikkatlere sunulmuştur.
ABD Başkanı Trump, İran ile yürütülen nükleer müzakereler konusu başta olmak üzere barışçıl bir zemin sağlanabilmesi için Katar'ın desteğini talep etmiştir. Lakin İsrail’in agresif dış politikasına Washington’un yeterince set çekmeyişi bölgedeki tansiyonun yüksek seyretmesine neden olmaya devam etmiştir.
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ ZİYARETİNDE ÖNE ÇIKAN HUSUSLAR
Körfez turu kapsamında ABD Başkanı Trump’ın son durağı Birleşik Arap Emirlikleri olmuştur. Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan ile Trump, Abu Dabi'deki El Vatan Sarayı'nda bir araya gelmişlerdir. İki taraf arasında stratejik ortaklık bağlarının güçlendirilmesinde gösterdiği çabalar dolayısıyla Trump'a "Şeyh Zayid Devlet Nişanı"nı takdim edilmiştir.
Taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde Birleşik Arap Emirliklerinin, ABD'ye on yıllık bir planlama kapsamında 1,4 trilyon dolar $ yatırım yapması planlanmıştır. Bu kapsamda enerji, yapay zekâ, uçak alımı, savunma sanayisi gibi alanlarda iş birliğini güçlendirecek anlaşmalar kayıt altına alınmıştır.
Trump’ın birinci döneminde İsrail ile Arap devletlerinin ilişkilerinin normalleşmesi kapsamında hazırlanmış olan İbrahim Anlaşmalarına ABD’nin de baskısıyla Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn 2020 yılında imza atmışlardı. Filistin sorunu çözülmeden atılan bu tek taraflı adım, İsrail’in kısa bir zaman dilimi sonrasında agresif bir dış politika izlemesini kaçınılmaz hale getirmiştir. Bu nedenle Birleşik Arap Emirlikleri de, Netenyahu Hükûmetinin uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı eylemlerine ABD tarafından set çekilmesi gerektiğini Trump’a ziyaret esnasında yeterince vurgulayamamıştır. Bu bağlamda küçük ölçekli devletlerin, uluslararası sistemdeki davranışsal reflekslerini “Shelter (Barınak/Korunma) Teorisi” ismiyle inceleyen uzmanlara göre; devletler/liderler askeri, siyasi, iktisadi ve toplumsal güvenlikleri açısından içte ve dışta korunmaya ihtiyaç duyduklarından asimetrik açıdan güçlü olan büyük ölçekli devletlerle ilişkilerinde tavizkâr tutum izlemek durumunda kalabilmektedirler.