Erzurum’da tiyatronun tarihi 93 Harbi’ndeki Rus işgaline kadar gider.
Bilindiği üzere 93 Harbi denilen 1877-1878 Savaşı’nda, Erzurum önlerine kadar gelmiş olan Rus orduları, 8-9 Kasım 1877 gecesi şehrin hemen doğusundaki Aziziye tabyalarını işgal etmiş, fakat aynı gece Türk Ordusu ve askerin yardımına koşan Erzurum halkı tarafından tabyalar geri alınmıştı. Aziziye yenilgisi üzerine Ruslar, bu tabyaların doğusundaki Deveboynu bölgesinde uzun bir bekleme dönemine girmiş, ardından, şehrin kuzeydoğusundaki Köse Mehmet Gediği üzerinden 21 Aralık 1877’de Erzurum Ovası’na inmeyi başarmışlardı. Ardından Köşk, Tafta, Dumlu, Tufanç gibi ova köylerini işgal ede ede 3 Ocak 1878’de Ilıca’ya gelmişlerdi. Ilıca’dan Erzurum’a doğru 12 Ocak’ta ilerleyen düşman kuvvetleri, şehrin güneybatısındaki Tuzcu Köyü’nün şehirle irtibatını kesmek için saldırı başlatmış, bu saldırı Kiremitlik Tabyası’ndan atılan toplarla püskürtülmüş ancak yine de Erzurum, Ruslar tarafından kuşatılmıştır.
Bu kuşatma günlerinde şehirde bulunan Türk askerleri ve halk, tıpkı Aziziye’de olduğu gibi büyük bir kahramanlık göstermiş ve sonuna kadar direnmiştir. Nitekim savaş bittiğinde, gerek Balkanlar’da gerekse Doğu’da düşman işgaline uğramamış sadece iki Osmanlı şehri vardır ve bunlardan biri Erzurum’dur.
Rusların Batı Cephesi’nde İstanbul’u tehdit etmesi nedeniyle 31 Ocak 1878’de ateşkes yapılmış ve ateşkes şartlarına göre Erzurum, 22 Şubat’ta geçici olarak Ruslara teslim edilmiştir. Erzurum’da ki Rus işgali yaklaşık yedi ay devam etmiştir.
İşte bu işgal günlerinde Erzurum’a bir Rus tiyatro topluluğu gelmiş ve oyunlar sahnelemiştir. 93 Harbi’ndeki Rus işgali sırasında Rus Askerî Valisi’nin eşi Prenses Galitzine’nin Rusça ve İngilizce günlüklerinde bu hususta şunlar yazılıdır:
“Erzurum'da amatör Rus tiyatrosu "Sinirli Kadın" ve "Sonbahar Akşamı" oyunları oynadı. Erzurum Emniyet Müdürü Ermeni Kamsarakan’ın kız kardeşi ile eski bir hemşire olan Rus Valyanskaya, bu oyunlarda rol aldı. Erzurum'un Türklere tesliminde hazır bulunmak üzere gönderilen Büyük Dük'ün yaveri Gelmersen de locada bizimle birlikteydi.”
Galitzine’nin günlüklerinden öğrendiğimize göre, Rusların himayesine giren şehirdeki Ermeniler, 10 Haziran 1878’de bir tiyatro gösterisi yaptı. Şehrin büyük caddesindeki geniş bir binada, yirmiden fazla loca ve sandalyeler ile koltukların bulunduğu bir salon ve bir sahne yapılmıştı. Tiyatronun kurulum, dekor hazırlama ve köstüm masrafları, Ermeni gençleri arasında kurulan “Tiyatro Müdavimleri Topluluğu” tarafından karşılandı. Tiyatro gösterisinde kadın rollerinin tamamı erkekler tarafından oynandı. Bu ilk tiyatro gösterisi tam bir Ermenistan propagandasına dönüştürülmüştü.
Tiyatronun Erzurum’a işgalci Ruslar tarafından getirilmiş olması ve Ermenilerin tiyatro üzerinden Türklerin aleyhine propaganda yapmaları, şehirdeki Türklerin bu sahne sanatına karşı olumsuz bakış sergilemesinde etkili olmuştur. Bu bakış açısı uzun yıllar devam etmiştir. Nitekim Millî Mücadele yıllarında Erzurum’da Kolordu Komutanı olarak görev yapan Kazım Karabekir Paşa, tiyatroyu, Ermeni çetelerinin Türklere yaptığı katliamları ve Millî Mücadele’yi anlatmak üzere tekrar hayata geçirmiş ve geçmişten gelen bakış açısını değiştirmeye çalışmıştır. Paşa “Tiyatro adı, çok çirkin sahneleriyle halkta bir tiksinme hâsıl ediyordu.” diyerek, bu bakış açısının bir diğer nedenini açıklamış ve yaptığı yoğun faaliyetler ve attığı adımlar sonucunda önemli başarılar elde etmiştir. Bu hususta aşağıda kısaca bilgi verilecektir.
Tespitimize göre, Erzurum’da Rus işgalinden sonraki ilk tiyatro gösterileri 1906 yılında yapılmıştır. Birkaç İtalyan tarafından kurulmuş olan “Canbaz Hayvan Kumpanyası” yaklaşık bir buçuk yıl Erzurum ve çevresinde gösteriler yapmıştır. İngiliz konsolosunun himayesindeki bu topluluğun halkı rencide eden gösteriler yapması üzerine faaliyetleri yasaklanmıştır. 1908 yılında ise İstanbul’daki “Osmanlı Tiyatrosu” isimli 12 kişilik tiyatro topluluğu Erzurum’a gelmiş ve Millet Bahçesi’nde gösteriler yapmıştır. Erzurum’da ilk sinema ise 1913’te bir Ermeni tarafından açılmış ve Rusya’dan getirtilen filmler oynatılmıştır. Rusların üçüncü ve son işgali olan I. Dünya Savaşı’nda ise, Ruslar tarafından şehrin çeşitli yerlerinde çok sayıda sinema ve tiyatro sahnelerinin kurulduğu bilinmektedir.
Ruslar, bu son işgalleri sırasında Erzurum’u Ruslaştırmak için ellerinden geleni yapmaktan da geri durmamıştı. Şehirdeki askerî ve idari yapılanmanın yanı sıra, şehrin cadde, sokak ve meydanlarına Rus askerî ve siyasi tarihinin önemli kişilerinin ve Rusya’daki şehir ve bölgelerin isimleri verildi. Cadde ve sokak başlarına bu isimlerin yazıldığı Rusça tabelalar asıldı. Örneğin Tebrizkapı ve Taşmağazalar bölgesine “Kalitin” ismi verildi. Burada oluşturulan “Kalitin Bahçesi”nde Ruslara ve şehirde kalmış olan Erzurumlulara günlük konserler düzenlendi. Şehirde üç tane Rusça gazete çıkarıldı. Rus birlikleri arasında futbol maçları organize edildi. Sinema ve tiyatro salonları oluşturularak piyes, sinema, tiyatro gösterileri yapıldı. Tiyatro ve konserler daha çok, Rusların “İtalyan Caddesi” ismini verdikleri bölgede icra ediliyordu.
Şehrin savaştan sonraki halini çarpıcı bir şekilde anlatan eserlerden birisi, Ermenilerin yaptığı katliam ve tahribatı tespit için bölgeye gelen heyetin üyesi olan Ahmet Refik Altınay’ın “Kafkas Yollarında” isimli eseridir. Bu eserde tiyatro ve sinema gibi faaliyetler hakkında şu ifadeler yer alır:
“(Yenikapı semtindeki şimdiki Olgunlaşma Enstitüsü olan) idâdî mektebi tiyatroya tahvîl edilmiş. Çarşı içlerinde Ruslardan kalma üzerinde Rusça yazılar, sinema mahalleri var...
Ahali henüz yerlerine avdet etmemiş. Mevcut nüfus ancak on bin kişiyi tecâvüz edebiliyor. Erzurum Ruslar tarafından mühim bir üssü’l-harekât (hareket merkezi) ittihâz edilmiş. Şehre pek çok emtiâ getirilmiş. Rus zâbitleri aileleriyle Erzurum’a yerleşmişler. Eğlenceler, tiyatrolar, sinemalar, hiçbir şey eksik değil…”
Millî Mücadele Dönemi
I. Dünya Savaşı sırasında terk edilmiş olan Millet Bahçesi’ndeki Belediye Gazinosu, Kazım Karabekir Paşa’nın çalışmaları sonucunda yeniden düzenlenerek 23 Ocak 1920’de “İbret Yeri” adıyla tekrar açıldı. Burada halkı Milli Mücadele yönünde bilinçlendirmek amacıyla konferans ve temsiller verilmeye başlandı. Burada rol alan aktör ve artistler ordu subayları arasından seçiliyor ve temsiller ücretsiz veriliyordu. Sahnenin arka tarafına aktif makinalı tüfek yerleştirilmişti. Oyunun gereğine göre, manevra fişeğiyle atış yapılıyor ve kulis arasında kurusıkı fişeklerle, tüfek ve tabancalarla savaş sahneleri canlandırılıyordu. Oyunlar sergilenirken, bazı kazalar da yaşanmaktaydı. Bunlardan birini o dönemde Erzurum’da bulunan Emekli Tümgeneral Mustafa Sabri Ertuğ şöyle anlatmaktadır:
“Temsilleri genç subaylar ve öğretmenler oynuyordu. Hatta bir oyunda tüfek kullanılması icap etmiş ve manevra fişeği atılmıştı. Bu fişekten çıkan bir ağaç parçası Raşit adında fedakâr bir istihkam teğmeninin gözüne girmiş, nihayet o göz kör olmuştu. Raşit bu suretle yurdun selameti için pasif çalışmada bir gözünü kaybetmekten hiç de üzüntülü değildi. Onun bu fedakârlığını bu yazıda takdir etmek ve yurttaşlara duyurmak bana borçtur.”
Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Erzurum’da canlı bir sinema hayatı yaşanmışken, tiyatro faaliyetleri daha yavaş ilerledi.
Cumhuriyet döneminin ilk sineması, Erzincankapı’da 1926 yılında açıldı. “Cumhuriyet Sineması” ismini taşıyan ve belediye tarafından yaptırılan bu sinema Burhan Bey ve Yüzbaşızâde Celal Bey gibi kişiler tarafından kiralanarak işletildi. Sinemanın elektrik ihtiyacı Ruslardan kalma birkaç eski motorun tamiriyle sağlanıyordu. Sinema ilk açıldığında kadın ve erkek pek çok seyirci tarafından tercih edilen bir mekân haline gelmişti. Cumhuriyet’in simgelerinden birisi olarak yapılan ve büyük hayallerle açılan bu sinema, 5-6 Mayıs 1931 gecesi meydana gelen yangın sonucu kullanılamaz hale geldi. Kasten yakıldığı iddia edilen sinemadan sadece bir sandık içerisinde birkaç film kurtarılabildi.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir de Lalapaşa Cami’nin batısındaki Aliağa Medresesi’nin ve askerlik şubesinin yanında “Zabitan Yurdu Sineması” vardı. Askerî olduğu için bazı vergilerden muaf olan bu sinema, Cumhuriyet Sineması’na göre daha ucuza film seyrettiriyordu. Bununla birlikte masraflarını karşılayamadığından dolayı 1934’te kapatıldı. Burası bir müddet sonra “Yıldız Sineması” olarak faaliyet göstermiş olmakla birlikte ömrü kısa sürdü. Böylece 1930’ların ortalarında şehir sinemasız kaldı. Bu boşluğu 1936’da açılan “Doğu Sineması” doldurdu. Yukarıda bahsettiğimiz askerî sinema binasında açılan Doğu, Erzurum’da ilk sesli filmi oynatan sinema oldu. Bu arada şehrin batısındaki Cumhuriyet Meydanı’nda 1939’da yaptırılan Halkevi binasında da sinema gösterimlerine başlandı. 1940’lar boyunca Doğu Sineması ile Halkevi Sineması arasında ciddi bir rekabet yaşandı. Halkevlerinin 1951’de kapatılmasından sonra Halkevi binasının salonu “Halk Sineması” olarak çalıştı. Erzurum’da ilk üç boyutlu film burada gösterilmiştir. Halk Sineması 1957’de kapandı.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında sinema konusunda bu tür gelişmeler yaşanırken, tiyatro konusunda atılan adımlar cılız kalmıştır.
Erzurum Türk Ocağı’nın Mart 1926’da kurulan Temsil Encümeni o dönemde etkin tiyatro oyunları sahneleyen oluşumların başında gelir. 25 Mart 1926’da önce bir konser, ardından da bir tiyatro oyunu düzenleyen Erzurum Türk Ocağı bu etkinlikle bir ilke de imza atmıştır. Etkinliğe Vali Zühtü Durukan ve ailesi ile 200’den fazla kadın erkek Erzurumlu katılmış, seyirciler Erzurum’da ilk kez kadınlı-erkekli karışık bir şekilde oturmuşlardır
1927 yılında şehirde üç kişilik bir tiyatro kumpanyası vardı. Bu tiyatroda Necla Hanım isminde, vaktiyle Darülbedayi’de çalışmış bir kadın artist de yer alıyordu. 1940’larda Halkevi binasındaki sahne, Erzurum tiyatro hayatına yeni bir soluk getirdi.
Halkevinden sonra Palandöken Spor Kulübü ve Halk Oyunları Halk Türküleri Derneği, tiyatro faaliyetlerini devam ettirdi. 1964’te İsmail Oğuz, Kemal Çoruh, Erol Bitgen, Yücel Cengiz ve Aydın Temelli tarafından “Erzurum Amatör Tiyatro Derneği” kuruldu. 1964’te Nevzat Metin önderliğinde “Erzurum Oda Tiyatrosu” kurularak faaliyetlerine başladı. 1967’de Selahattin Daloğlu başkanlığında “Birlik Sanat Tiyatrosu” kuruldu. 1976’da kurulan “Erzurum Sanat Tiyatrosu” ilk temsilini 10 Mayıs’ta Halk Eğitim Merkezi sahnesinde sergiledi.
1977’de Erzurum ‘de devlet tiyatrolarının açılması adına önemli bir adım atıldı. Mumcu Caddesi’ndeki Ticaret Odası binasının yanındaki arsaya İşhanı ve oditoryum (tiyatro binası) yapıldı. 1976 yılında yeni binanın büro katları yıllık 125 bin lira kirayla Kültür Bakanlığı’na verildi. Burası Devlet Tiyatroları’nın hizmet binası olacaktı. Oditoryum binasının ise kültür faaliyetlerine bir hizmet olması için, 10 yıl süreyle Kültür Bakanlığına bedelsiz bir şekilde verilmesi, yönetim kurulunun 18 Mart 1976 tarihli toplantısında kararlaştırıldı. Binanın tiyatro kısmının mefruşat ve bütün diğer iç aksamı Kültür Bakanlığı tarafından yaptırılacak ve burası Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğüne tiyatro olarak verilecekti.
Erzurum Ticaret Odası’nın yaptırmış olduğu tiyatro binası 1977 yılında tam olarak bitirilmiştir. Tiyatro binasının açılışı 12 Mart 1977’de yapılmış ve bu münasebetle Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen sanatçılar “Koca Sinan” oyununu sahnelemişlerdir.
Böylece Mumcu Caddesi’ndeki “Devlet Tiyatroları Erzurum Tiyatrosu” Erzurum’un kurtuluş günü olan 12 Mart 1977’de perdelerini açmıştır. Fakat bu teşebbüs kalıcı olmamıştır. 1981’deki ikinci teşebbüs de sonuçsuz kalmıştır. Erzurum Devlet Tiyatrosu, nihayet 1997’de Ensar Kılıç’ın yönettiği Can Bebek oyunuyla perdelerini devamlı bir surette açmıştır.